31 Mayıs 2012 Perşembe

KARACİĞER YETMEZLİĞİ

KARACİĞER YETMEZLİĞİ
Karaciğerin işlevlerinin bir bölümü­nü ya da tamamını yerine getirememe­sinden kaynaklanan bozukluklara çok sık rastlanır. Karaciğer işlevlerinin çok­luğu ve çeşitliliği düşünülürse bunlar­dan bir ya da birkaçının değişen ölçü­lerde aksama olasılığının yüksekliği de kolayca anlaşılabilir.
Karaciğer işlevlerinin büyük Ölçüde aksamadığı olgulara bazen “küçük ka­raciğer yetmezliği” adı verilir. Gerçekte bu tanının dayandırıldığı belirtiler bir­birinden çok farklıdır; sindirim güçlü­ğü, bulantı, karında gaz fazlalığı öğün­lerden sonra uyku eğilimi, baş ağrısı, bedensel, ruhsal ve cinsel güçsüzlük, urtiker ve egzama gibi çeşitli deri belir­tileri tanıya temel olabilir. Bir başka de­yişle, hastalığı oluşturan belirtiler bütü­nü (sendrom) çok belirsizdir; karaciğer­deki işlevsel bozukluk tam olarak orta­ya konamaz ve belirtilerin çeşitliliğini ne ölçüde etkilediği bilinemez. Bazı he­kimler küçük karaciğer yetmezliğini bir tür “moda” hastalık olarak nitelemekte, belirtilerin değişkenliğini de buna bağ­lamaktadır.
Tanıda dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Örneğin, sindirim ve emilim sorunlan karaciğer hastalığıyla birlikte ortaya çıkan, ama bundan kay­naklanmayan pankreas ve mide-bağırsak sistemi bozukluklarına bağlı olabilir. Bazen sindirim güçlüğünün te­melinde psikosomatık süreçler yatar; “karaciğer hastalığı” olduğunu bilmek hastada endişe ve bunaltıya yol açabilir. Hepatit sonrasında gelişen sindirim güçlüğü ve sinırsel-ruhsal hastalıklar aynı nedenden kaynaklanabilir. Ka­raciğer bazen alerjik deri döküntüleri­nin ve baş ağrısının nedeni olarak görü­lür. Karaciğerin zehirsizleştirici (tok­sinleri giderici) etkisi yetersiz kaldığı zaman hastaya verilen ilaçlara ya da be­sinlere karşı aşın duyarlılık gelişebilir. Ama yeterli kanıt olmadan genelleme yapmamak gerekir.
Karaciğerin temel işlevlerinde hafif de olsa bir aksama bulunduğunu göste­ren kesin kanıtlar olmadan “küçük kara­ciğer yetmezliği” tanısı konamaz. Safra tuzlarının oluşum ve salgılanmasında belirgin bir bozukluk varsa karaciğere bağlı sindirim güçlüğünden söz edilebi­lir. Karaciğerinin şişmiş olduğu sapta­nan hastalarda öğünlerden sonra mide­de ağırlık, ağızda acılık, sindirim güçlü­ğü gibi yakınmalar genellikle karaciğer şişmesi ile açıklanır; oysa bazen bunlar karaciğerdeki bir virüs enfeksiyonu so­nucunda ortaya çıkar.
Çeşitli derecelerdeki karaciğer yet­mezliğinden ancak karaciğer işlevlerin­de gerçekten bir bozukluk varsa söz edilebilir. Karaciğer yetmezliğinin ge­nel olarak üç biçimi vardır:
• Hafif.
• Gittikçe ağırlaşan.
• Ağır (karaciğer koması ve koma öncesı).
Kuşkusuz bunların kesin sınırlarla birbirinden ayrıldığı söylenemez, çünkü belirtiler aşamalı olarak ağırlaşır ve bel­li ölçüde öbürlerinden ayrılır.

HAFİF KARACİĞER YETMEZLİĞİ

Ağır olmayan bütün yaygın karaciğer hastalıklarına kural olarak hafif karaci­ğer yetmezliği de eşlik eder. Nedeni çeşitli enfeksiyon etkenleri, ilaç ya da be­sin kökenli zehirli maddeler olabilir. Sağ karıncık yetmezliği gibi sorunlara bağlı olarak toplardamar da hafif kan göllenmesi ve başlangıç aşamasındaki safra tıkanmaları da hafif karaciğer yet­mezliğine neden olur.
Öznel ve nesnel belirtiler kuşkusuz yetmezliğin nedenine göre değişir. Bu­nunla birlikte genel bir hastalık tablo­sundan söz edilebilir.
Hasta genellikle biraz halsizdir. Ha­fif bir ruhsal çöküntü eğilimi, orta dere­cede iştahsızlık ve ağızda acılık görülür; zayıflama genellikle fazla değildir. Sin­dirim güçleşmiştir; mide üstünde ağırlık duygusu vardır. Bazen ishal, bazen ka­bızlık görülür. Yemekten sonra uyku bastırır ve çoğu kez kaşıntı ortaya çıkar.
Muayenede belirgin bir gaz fazlalığı gözlenir. Karaciğer hacmi ve sertliği bi­raz artmıştır; daha da önemlisi elle bas­tırıldığında ağrılıdır. Bu ağrı özellikle önemli bir belirtidir, çünkü muayenede yalnızca karaciğerin ele gelmesi, kara­ciğer hastalığı vs yetmezliği tanısı koy­maya yetmez. Karaciğerin ele gelmesi göğüs tabanının geniş olmasından ya da karaciğer sarkmasından kaynaklanabi­lir. Karaciğer sarkması yapısal olabile­ceği gibi gergin kişilerde diyaframın kasılması nedeniyle de oluşabilir.
Değişik tipte deri belirtileri çok önemlidir. Kaşıntı her zaman değilse bile çoğunlukla safra tuzlarının atılmasındaki bozukluğa bağlıdır. Kanda ko­lesterol düzeyinin yükselmesi gözkapakları çevresinde hafif kabarık sarı lekelerin (ksantelazma) oluşmasına yol açar. Tipik belirtilerden biri de genel­likle vücudun üst yarısında (özellikle göğüste, yüzde, kollarda, el üstünde) görülen ince damar “yıldızları” ya da bir merkezden yayılan küçük damar ge­nişlemeleridir (telanjiyektazi).
Bunlar merkezde küçük bir atardamar ile bundan örümcek ayağı biçimin­de çevreye dağılan birçok küçük da­marcıktan oluşur. Çapları topluiğne ba­şından yarım cm’ye kadar değişebilir. Merkezlerine bastırıldığında toplarda­mar yıldızlarından farklı olarak solar­lar. Karaciğer işlevleri düzeldiğinde ise yok olurlar. “Örümceksi ben” olarak da bilinen bu oluşumların nasıl ortaya çık­tığı tam aydınlatılamamıştır. Tıpkı si­rozda avuç içlerinin kızarması gibi bun­ların da karaciğerin etkisizleştiremediği östrojen hormonunun artmasından kay­naklandığı ileri sürülmektedir. Ama bu kuramın güvenilir bir temeli yoktur.
Deride aynca zehirli maddelere ya da alerjiye bağlı ürtiker benzeri belirti­ler ve pigment artışına bağlı koyu renk lekeler de görülebilir.
Laboratuvar verilerinden en önemli­si idrarda ürobilin düzeyinin yüksekli­ğidir. Kandaki direkt ve indirekt bilirubin düzeyi de bir miktar artmıştır. Plazma protronıbin etkinliğinde bu aşamada önemli bir azalma yoktur. Bromsülfoftalein temizlenme hızı bir ölçüde uza­mıştır (45 dakika sonra yüzde 5-15′i ka­lır). Kanda demir düzeyi yükselebilir. Kan transaminazları bazen hafif artar, ama bazı olgularda normalin iki ya da üç katına ulaşabilir. Serum proteinleri dengesinde önemli bir bozukluk yoktur. Kanda toplam kolesterol artabilir; esterleşmiş ve toplam kolesterol arasındaki oran hemen her zaman düşmüştür

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder